6 Kasım 2014 Perşembe

Mehmet Can Akdağ'ın Mustafa Irgat'a şiiri


Sompla Ka 006'da yayınlandı, Murat Üstübal ulaştırdı.



bu ka-dar ko-lay sev-me-me-li ka-bur-ga-yı
huy-lan-dın mı yok ar-tık kut-sal eh-li-leş-tir

                                                    Mustafa Irgat’a

burun deliğimdeki gözüyaşlı tüy: stajyer huy
kabaremde kibrit kanardı kadavramda kabalist kaplan
darağacında kanatlarını öptüğüm o resesif kadın
kobayca yaşadığım ruhu muydu kül kelebeğin, farsça aşkı mı
layakıl uçtuğum ormanlarda nallanmış üstüm ki susturası yok

sevabım can teker. zehre dönerken atlarım, mum yağına elma çalar
melankolik bir melodramdır sonrası, öncesi ganjda batık                                                    
metanetsizlik rüyalandırır meczup hırkaları, maktu hilkate müşrik melekut
literatüre andıroit girilir, lakin nasıl liyakat sorgular, andıroid sorunsal

kadrajımda darı artığı façalı sfenks. kamarama sismograflar yağdırır çıkarcı ebleh
burun kemiğimdeki kült sinek: hipofizimin firavunu, agnostik ormanların gül torpili        
galoş kusuyor kalbim evrene neden, tayfasıyken nasalem gezegenin, galaksiler leş
yıkıntıları vazolayacaksa karınca, taygözünde filmlerime şerit çek, al nallarımı genleştir    



21 Şubat 2014 Cuma

Sinan Ulakçı'dan ''Mustafa Irgat şiiri için söz tesellisi''

Mustafa Irgat şiiri için söz tesellisi*

Söz için-

Ece Ayhan’da tarih ısrarı; metne anlam varlığını kavuşturan, merkeziyetin arzularına diyalektik unsur olarak tekabül eden, zihin tarihinin kodlarıdır.

Anlam, metnin doğurgan olmayan yanları ile de varlık kazanmıştır. Argodan arkaik dile doğurgan olmayan dil, varlığını Ece Ayhan ile okurun hiza yoklamasında fe[r]da eyle[t]miştir.

Felsefenin kazanımı ile metnin, yazın ile arasında tekamülü olan dil, birbirinden tarih kazanımında Ece Ayhan şiirinde kopar: arkaik dil ile bildirişim arasındaki kopma Ece Ayhan’ın dil ısrarı ile oluşmuştur. Dilin anlattığından ziyade; dil ile anlatım arasında tarih, araç olmuştur. Dil tamamlanmamıştır, o halde tarihe tamamlamadığı hali ile isyan eder, anlamı bozar, hatta, başka anlamlar algıya ayna tutar.

Mustafa Irgat şiirinde ise dil: şiirin sarkaç edindiği ve zamana gem vuran anlam bırakır. Ece Ayhan’ın şiir ile dil arasında ilişki Mustafa Irgat şiirinde ham haldedir: dil teselli kazanmış ve isyana sürüklenmiştir. Dilbilim anlamını tekrar eden değil kendini yeniden bozan metin ile anlam kazanmayı merkez edinmiştir.



Saz için-

Susan kelimeleri dahası unuttuğu kelimeleri kefenin öbür yanında Stéphane Mallarmé tutmuştur.

Stéphane Mallarmé kelimenin sustuğunu fark etmiştir; Cenap Şahabettin tarihin ve toplumun kelimeleri susturduğunu; Ece Ayhan ise susa susa unuttuğumuz kelimeler ile büyü yapmıştır; Mustafa Irgat ise unuttuğumuz kelimeler ile isyan etmiştir.

Mustafa Irgat arkaik dil dolayımını yergide kullanarak toplumcu şair sayılabilir. Sınıfsız toplumun isyan ozanı, dilinin sınıfsal öğelerini anlamlandırması ile ses katmanı oluşturmuştur. Ece Ayhan’da ise, dilin kazanması gereken anlam olmasa da üslup kazanmış metni iktidarın anlamlandırılması gerekli idi. İktidar anlayacaktı, tarihin yeniden yazılması talihin yeniden yazılması demek olduğunu.

İktidar olmak kötü talih olmasa da kötülüğün kazanılmış tarihi idi.

Fuhuşun tarihi derken, Ece: fuhuşun anlam kazanımını kendi sözceleminde duyurma ihtiyacını imledi: fuhuş şairi tarafından kazanılmış bir kelime ise, tarihi yeniden yazılacaktı. Arkaik dil, talihsiz dil ise, talih iktidarın anladığı dilden konuşmaktı, Ece‘de…

Fuhuş; kötünün talihinden doğan nimet ya da rızık.
Rızık: bazen de, razı olmak kötüye.

Algının doğuracağı anlamı bozmak için “tarih” ile şerh atmak, anlama yeniden başlamak olduğu kadar, anlamın kaybettiği tarihi de ya da uzak anlamları da kazanmak gayesi göz ardı edilemez. Dilin uzak zamandan uzak anlamına kadar, tarih, coğrafyası ile pervane etmiştir.

Anlamlı kılmak iktidarın uğraşıdır. Şiirin, dizgeleştirme sorunsalı vardır. Toplumun dinamiği ise kırılmadır. Şiirin kırılması ise dilsel dönüşümün bazen de devrimlerden kaoslara; besleyici, kararsız bırakıcı olgulara da bağlı olabilir.

Mustafa Irgat ile Ece Ayhan tarihin bıraktığı ama sahiplenilmeyen dili bulmuştur: zaman içinde.

Zaman: dilini besleyen tarih.
Tarih beslediği dili büyüten embriyo.

Mustafa Irgat şiirinde anlatı; alışılagelmiş ifade ile kitle iletişim araçlarına dahil edilmiş unsur olarak değil; alıntıya dahil teknik olanakların dizgisel tahakküm kabul etmeyişidir.

İktidara şerh koymak ve anlamlarını kırmak için dilini arkaik beslemiştir.

Arkaik kelime kullanmış, hattı zatında, Darwinist süreci dilsel metafor haline getirmiştir. Argoya kazanımını, yan anlama ait kelimelerin oluşturduğu toplumsal dizge içerisinde, metafor halinin söz halini alması olarak akla getirilebilir. 

                                                                       
*Çilingir - Sofası
’ndan

(kitap-lık/166 Mart/Nisan 2013)

6 Şubat 2014 Perşembe

Ahmet Güntan'dan [ TEKerLEME, Mustafa'nın filmi. ]



6 Şubat 2014 Perşembe

[ TEKerLEME, Mustafa'nın filmi. ]

Mustafa'nın [ Irgat ] başrolde oynadığı filmi seyrettim. Mustafa'yı kanlı canlı karşımda görmek çok güzel oldu. Onu yaşarken görmeyenler için filmin aldatıcı bir yönü var, bu notu onu belirtmek için yazıyorum. Filmdeki kahraman tam bir anti-Mustafa. Mustafa'nın tam tersi bir insan filmdeki, Mustafa'nın yer yer tuhaflaşan oyunculuğu da oradan kaynaklanıyor, filmi pek anlamadığım için pek bir şey söyleyemeyeceğim ama yönetmen belki de ondan tercih etmiştir Mustafa'yı.  Gerçek hayatta tanıyanlar için bir oyuncu olarak akla gelebilecek biri değildi, çünkü hiç oyuncu değildi. Eleman ilanı bölümündeki yardımsevmezliği... Film boyunca teklemeden kararlı konuşmaları... Nereye yatırım yapılmalı konusunda ettiği sözler - ki burada kahkaha ile güldüm. Hep bir hedefe yürür gibi böyle hızlı, bilinçli, dik yürüyüşü... Şarkı söylerken sonunda dımı-dımı-dım yapması... Kıza Ne içersin, votka, çay? diye sorması... Şiirimi tatilde bitireceğim demesi... 
[ Tatilde şiir bitiren bir Mustafa düşünemiyorum. ] Seninle çok güzel şeyler yaşayabilirdik demesi... Bunlar benim hiç görmediğim bilmediğim hayalini bile kuramayacağım Mustafa'lar. Ben onu konuştuğunda baştan sona düzgün bir cümle kurarken bile hatırlamıyorum. Ama tabii bu bir film, oradaki Mustafa'nın kendisi değil. Bunu biliyorum. Yine de böyle bir karışıklığın ihtimaline bile razı değil içim, ondan yazıyorum bunları. Güzel Mustafa! Zor ama insanın içini işgal eden bir varoluşu vardı, yıllar geçtikçe de o yer büyüyor. Filmde onu seyretmek o yüzden çok güzel oldu.


31 Ocak 2014 Cuma

TEKerLEME (1985) YouTube'da!



İzzet Yasar'a ve Merlyn Ecer'e çok teşekkürler!

10 Ocak 2014 Cuma

Sinematik üzerine, Fırat Sayıcı röportajından

Peki, sizle beraber kimler vardı bu kadroda?

Ahmet Soner, Mustafa Irgat… vs. vardı. Sonra filmler üreteceğimizi iddia ettik ama üretemedik. Başlamadan biten bir sevdaydı o zamanlar Genç Sinema. Belli bir hedefimiz vardı. Ama sonra bölünmeye başladık. Farklı bir siyasi yapı ve karışıklık vardı o zamanlar Türkiye’de ve zamanla bir çok fraksiyon çıktı meydana. Kimsenin kişisel bakışına müdahale edilemez ama sonuçta film yapılamadı. Sadece konuştular veya yazdılar. Böylesi daha kolaylarına geldi. Bir de tabii o zamanlar bizlerde fazla para yoktu. Kimimiz öğrenciydik, kimimiz ev geçindirmek zorundaydı. Şimdiki gibi kolay ulaşılabilen film makineleri yoktu. Film bulunmuyordu. Filmleri stüdyoda yıkama zorunluluğu vardı. Bütün bunlar ekonomik olarak güçtü. Ama bu işlere soyunmuşsak bütün bunları göze almamız lâzımdı. Neticede film üretilemedi. Böylece genç sinema doğamadan kürtaj olup gitti.

kaynak

Sinan Ulakçı'dan Mustafa Irgat şiiri için söz tesellisi

Kitap-lık'ta yayınlanmış (Sayı: 166 / Mart - Nisan 2013)

Tarama gelecek