Mustafa Irgat'ın şiiri uzun zamandır yayınevi azmanı bir kurumun esaretindeydi. Müteaddit tekrar baskı talepleri boş döndü. Çeşitli yayınevlerinin girişimleri de bugüne dek sonuç vermemişti.
Ahmet Güntan'ın ve 160. Kilometre ailesinin çabalarıyla hasret sona erdi, imzalar atıldı. Eylül'de Ait'siz Kimlik Kitabı raflarda! Mustafa'nın Türkçe şiirin en gerez kitaplarıyla yanyana yer alacak!
31 Temmuz 2018 Salı
14 Mart 2018 Çarşamba
A'dan Z'ye Ece Ayhan'da Mustafa Irgat
Ahmet Soysal'ın Kitap-lık'ın eki olarak verilen A'dan Z'ye Ece Ayhan (YKY 2003) kitapçığında Irgat
sf. 8
sf. 39
sf. 8
sf. 39
sf. 44
Efe Murad [2017] New Trends in Contemporary Turkish Poetry (2003–2010)
VISUALITY, NON-AGENCY AND FOUND FOOTAGE IN HEVES:
New Trends in Contemporary Turkish Poetry (2003–2010)
Efe Murad – September 16, 2017
*
there was the obscurantist poetry that was purported by Murat Üstübal and Bülent Keçeli. Their primary influence was Mustafa Irgat, a long-forgotten poet and cinephile from the 70s, who rarely published any of his overworked poems, which he extensively revised and rewrote for at least a couple of decades.
New Trends in Contemporary Turkish Poetry (2003–2010)
Efe Murad – September 16, 2017
*
there was the obscurantist poetry that was purported by Murat Üstübal and Bülent Keçeli. Their primary influence was Mustafa Irgat, a long-forgotten poet and cinephile from the 70s, who rarely published any of his overworked poems, which he extensively revised and rewrote for at least a couple of decades.
Labels:
Bülent Keçeli,
efe murad,
Murat Üstübal,
mustafa ırgat
“Sonu Zor Sözlüğü (Mustafa Irgat)" Haz. İlker Saguj (12.2016)
3 Mart 1995’te kaybettiğimiz sıkı şair ve sinema yazarlarımızdan Mustafa Irgat’ın,
yayımlanmamış şiirleri, ölümünden sonra Ahmet Güntan tarafından derlendi ve
“Sonu Zor” adıyla 2011 yılında yayımlandı. İşbu sözlük çalışması hem “Sonu Zor”daki
şiirleri hem de bu bağlamda Mustafa Irgat’ı anlayabilmek adına önemli bir çalışmadır.
Bu anlamda çalışmayı gerçekleştiren İlker Şaguj’a teşekkür ederek çalışmayı siz
okuyucularla paylaşıyoruz.
“Sonu Zor Sözlüğü (Mustafa Irgat)"
Hazırlayan: İlker Şaguj
YAYINPasaj69.org, 2. Edisyon (Eklemeleriyle)
Aralık 2016, 50 Sayfa
Okumak İçin Tıklayınız
Efe Murad röportajından: Mustafa Irgat bahsi
24.1.2016 tarihli 'Fazıl Hüsnü Dağlarca’s Defense Against the Night Interview with Efe Balıkçıoğlu of Imprint Press' mülakattan
*
*
Is there any particular writer or poet who you’d love to translate?
Yes, there was this poet called Mustafa Irgat. He was a friend of [the poet] Ahmet Güntan. His father was a jeune of 1940s Turkish films; a village man who became famous through cinema, and then he was a poet. But he was very different from Mustafa Irgat, more of the poetry of love and so on. Irgat’s father was a heroin addict. His mother Mina Urgan was one of the first Communist women in Turkey, a professor of English literature at Istanbul University. She was a very aristocratic and educated woman who went to the American College for Girls [now part of Robert College]. She briefly became famous ten years ago – before she died at the age of 90 she wrote her memoirs, and so she was famous in the 40s and 50s, fell into oblivion, and then became famous again before she died. She never mentions a word about her son, Mustafa Irgat. He idolised the poet Ece Ayhan, who was a sort of anarchist, never had a home, lived in other people’s houses, made a couple of them commit suicide, had a bad influence, basically was a kind of a leech. And Mustafa Irgat, all of his life, became a disciple to this guy, and never had a house, lived in hotel rooms. He never finished a poem all of his life. There were poems that he edited so much that they turned into very different poems, work that he would start in 1972 or ‘73 and then work on until his death in 1994 or 1995. And there were still poems unfinished. He has around thirty poems and thousands of notes. Before he died of cancer, they forced him to publish whatever he had, and these thirty poems that he had been editing for over twenty something years were published. For five years Güntan looked over all the leftovers of Mustafa Irgat, pieces written on pieces of scrap paper, or on napkins, and then he did a second book of poetry.
There are whole poems written in these notes?
Yes. And the name of the book is It’s hard to finish, which was a note that Mustafa Irgat took for himself in one of the poems. Hard to finish. I want to translate that guy.
....
I could say one last thing – that guy I wanted to translate, Mustafa Irgat, because he revised his poetry over 20 years, all of the initial words have changed over a hundred times, and his end product is such a weird, cacophonous anti-lyrical poetry that it has its own sacredness. This is what I believe. To a common reader maybe it’s just bullshit. The weird thing is it’s all through free associations, or associations with some context, but at the same time they all end up being un-free because how could all those words have come to be in that combination? In the book that Güntan put together he also put in previous versions. So if you translate into English, is it just the end product as you understand it or should you translate the whole process?
Enis Batur'dan Mustafa'nın Sanat Dünyamız'a 'Bahçe' seçkileri
Arka Kapak dergisinin 19.4.2017 tarihli 19. sayısında yayınlanmış Enis Batur imzalı Bahçe Arkeolojisi yazısından
Mustafa Irgat’ın 1990’larda Sanat Dünyamız dergisi için hazırladığı, Türk şiirinden süzdüğü Bahçe konulu, izlekli şiirler de aynı gelişmeyi dile getiriyordu: Hâşim’den, Yahya Kemal’den başlayan; Tarancı, Tanpınar, Oktay Rifat’ta süren bir çizgi çekiyor çağdaş şiirimizde Bahçe; sonra da usul usul cılızlaşan bir su gibi günümüze doğru kayboluyor. Türk resminde, musikisinde de öyle: Ne Doğa, ne Ölüdoğa artık – yalnızca büyük bir duman yükseliyor yapıtlardan.
Labels:
arka kapak,
bahçe,
enis batur,
sanat dünyamız,
şiir
Nazar Büyüm'den Mustafa'nın Çocukluğu
Agos'da 9.5.2014 tarihinde yayınlanmış Nazar Büyüm imzalı “Ferman padişahın...” makalesinden
Ya 1960 ya da 1961 yazı. Tuzla’da, Amerikan Kampı’ndayım. ‘60 ise ‘Lider’, ’61 ise Program Direktörü’yüm.
Bir cumartesi. İki haftalık kamp döneminin tamamlandığı, yeni bir dönemin açıldığı gün. “Konukların var, seni soruyorlar” diye haber geldi, yönetim binasına gittim.
Orada, 35 - 40’ında iki kadın ile belki 50’sinde bir erkek, yanlarında iki çocuk, beni bekliyorlar.
Kadınlardan biri “Benim adım Mina Urgan, sizin adınızı Sabri Altınel verdi, oğlumu kampa getirdik, sizi bulmamı söyledi” dedi. Oğlu Mustafa Irgat’tı, galiba 10 yaşındaydı, öteki çocuk onun küçük kardeşi Zeynep. Öbür erkek ve kadın ise Ruhi Su ile Sıdıka Su. (Demek henüz Ilgın yokmuş ortalıkta.)
Adını bildiğim, sesini, bir türküsünü duymadığım Ruhi Su ile o gün orada tanıştım.
Mustafa, Mina Urgan’la Cahit Irgat’ın oğluydu. Sessiz, biraz içe kapanık, duygulu, alıngan, zeki bir çocuktu. Kampa da sanırım biraz sosyalleşmesi, akranlarıyla çok çeşitli etkinlikler içinde ve rahat, ferah bir ortamda bir arada olması için getirilmişti. Çok güzel bir 14 gün geçirdi.
Labels:
1960,
1961,
cahit ırgat,
mina urgan,
mustafa ırgat,
nazar büyüm,
ruhi su,
sabri altınel,
zeynep ırgat
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)