10 Mart 2015 Salı

Ahmet Güntan'ın Esrariler'inde(n) Mustafa Irgat

Esrarilerin piri Mustafa Irgat bahsinde.

Esrariler, 2003, sf. 60



2 Mart 2015 Pazartesi

'Towards Cinema' by Mustafa Irgat (1968)

Mustafa Irgat


Towards Cinema

         Images   -from the present to the future, and from the future to the past-   are on the shores of the scream that will shatter the silence of the past, on the shores of a future where to create is to create twice.
         There are ceaselessly whirling forces present in the cinema trying to find a way out; forces whirling in ruptures, in the uncharted, in types of poverty.
         From now on all dilemmas need detection.
         After defining the culture of revolution, what remains unrenewed in the face of this scene of destruction is an honest face [ak alın].
         ... to be able to say "we are the workers", offering the burst, those who humanely understood their 'I', 'you', 's/he'; to be able to say "we are the workers," who, in loving pain, can transform hatred into affection...
         Yearning
yearning for the truest working of the moments that die away; yearning for a moment to be heard and seen. Yearning.  One day.
         Balancing wrongs with truths, tearing away the masks of incoherence, pulling them to the depths of bottomless wells: reinforcing the sublime explosion.
         The contemporary filmmaker eulogizes the fight,
         Eulogizes the fight. Writes in order to write. Plasticizes it with the dream he had.
         Shows in order to show: anxiety disappears.

***
         One day, nomadic despairs give way to nomadic resistances.
                  That day
                           each "filming" is the becoming-image of responsibility, and perhaps augmenting the responsibility by becoming image.
         To take up arms is to become hopeful a thousand times; to keep silent and transform is the hope of girding on the arms. The situation does not give way to the "game". What starts with the filmmaker ends with the filmmaker.
         A passion heading toward the essence, orienting the revival: a mysterious madness: being of the 'I', 'you', 's/he', that is the being of cinema.
         The Magical Gaze is saturated with ineluctable images made of life, gets saturated with images   -the most anticipated images of the devotion-   that no one signifies.
         One awakens from the dream: feels pain. Grandeur inhales a lengthy daytime. Cinema begins its duty.
         (CINEMA BEGINS ITS DUTY)
         These days,
we are an imperative that constantly takes shape, a thought that is woven of countless ebbs and flows. We are the inner actors of the truth, an undying unity, a song, a declaration.

-----------

Original: Irgat, Mustafa. "Sinemaya doğru", Genç Sinema (2) 1968, pp. 4-5. 
Trans. by Selim Karlıtekin
Thanks to Jacob Daniels and Basit Iqbal for the help with the translation.

3 Mart

    
izzet yasar'ın arşivinden

1 Mart 2015 Pazar

'Yak yavrum yak!' (1969)

Yeni açılan dijital Sinematek arşivinden bulunan Mustafa Irgat yazılarından. Duhuldeki Deney'in açılış metni.

  • Irgat, Mustafa. Filmler: Yak yavrum yak! Kaçaklar / The Chase. Yeni Sinema (26) 1969, sf. 37-39.




'Sinemaya Doğru' (1968)

Yeni açılan dijital Sinematek arşivinden bulunan Mustafa Irgat yazılarından. Duhuldeki Deney'de yok.

Irgat, Mustafa. Sinemaya doğru. Genç Sinema (2) 1968, sf. 4-5.



Mustafa Irgat

SİNEMAYA DOĞRU

            Görüntüler, -geçmişten geleceğe, gelecekten geçmişe- geçmişin sessizliğini yıkacak olan çığlığın kıyısında, yaratmanın iki kez yaratma olduğu geleceğin kıyısında.
            Sinemada çıkışı bulmak için durmadan dönenen güçler var; kırılmalarda, ıssızda, yoksulluklarda dönenen güçler.
            Bundan böyle tüm ikilemleri saptamak gerek. Ak alın, devrimin kültürünü tanımladıktan sonra bu yıkıntılar görünümü karşısında yenileşmemiş olandır.
            ... patlayışı öneren, ben'leri, sen'leri, o'ları insanca algılayan "işçileriz biz" diyebilmek; acıyı sevince, kini sevgiye dönüştüren "işçileriz biz"  diyebilmek...
            Özlem
yitip giden anın en doğru işlemesini özlemek; anın duyulmasını ve görülmesini özlemek. Özlemek.
Bir gün gelecek.
            Yanlışları doğrularla dengelemek, tutarsızlığın maskelerini koparıp dipsiz kuyulara indirmek: yüce patlayışı pekiştirmek.
            Kavganın ağıtını yazar çağdaş sinemacı,
            Kavganın ağıtını yazar. yazmak için yazar. Kurduğu düşle yoğurur onu.
            Göstermek için gösterir: kaygı ortadan kalkar.
***
            Sürgün-çaresizlikler bir gün yerlerini sürgün-direnişlere bırakırlar.
                        O gün
                                    her "çekim" sorumluluğun  görüntüleşmesidir; görüntüleşip sorumluluğu büyütmesidir belki de.
            Silah kuşanmak binlerce umutlanmaktır; susmak ve değişmek silah kuşanmanın umudu. Durum "oyuna" yer vermez. Sinemacıyla başlayan ne varsa sinemacıyla biter.
            Öze doğru bir tutkunluk, dirilişe yön verme yani gizemli çılgınlık: Ben'lerin, sen'lerin, o'ların varlığı yani sinemanın varlığı.
            Büyülü Bakış yaşamla kurulmuş silinmez görüntülere doyar, hiç kimsenin imlemediği, inanmışlığın en beklemiş görüntülerine doyar.
            Kişi uykudan uyanır: acı çeker. Soyluluk bir uzun gündüzü soluklar: bitimsiz kaynak, coşkun süreç tarih uyanır. Sinema görevine başlar.
            (SİNEMA GÖREVİNE BAŞLAR)
            Şimdilerde

durmaksızın şekillenen bir zorunluluğuz, sayısızcasına git-gel'lerden örülü bir düşünceyiz. Gerçeğin iç oyuncularıyız, bir ölümsüz birlik, bir şarkı, bir bildiriyiz.





'Görüntü Hazinemiz: Ya Sev ya Öldür' (1968)

Yeni açılan dijital Sinematek arşivinden bulunan üç Mustafa Irgat yazısından ilki baş rölünde Fatma Girik'in oynadığı 'Ya Sev Ya Öldür' (1967) filmi. Duhuldeki Deney'de yok.


Genç Sinema (1968) Sayı 3'den, sf. 13-15.