ZEYNEP KILIÇ
14 Şubat 2016, Pazar
12 Eylül'den sonra çekilen ve seyirciye 80'ler Türkiye'sinin karamsar halini gösteren ‘Tekerleme', 30 yıl sonra ilk kez seyirci önüne çıkacak. Filmi izlememizi sağlayacak kişi
ZEYNEP KILIÇ
14 Şubat 2016, Zaman Pazar
Almanya'da yaşayan yönetmen Merlyn Solakhan'a 30 yıl sonra ulaşan Burak Çevik.
Sene 1979… sinema eğitimi almak için İstanbul'dan Almanya'ya giden genç bir kadın 1980-85 yılları arasında Berlin Sinema ve TV Akademisi'nde (dffb) öğrenim görür. Akademi, mezuniyet filmi olarak da ‘Tekerleme' adıyla İstanbul'da geçen kurmaca bir film çeker. Onun ifadesiyle ‘kendisi gibi ülkesinden uzak kalmış birinin gözü ve duygularından İstanbul'a bakmaya' çalışan bir filmdir bu. 12 Eylül'ün ardından hayatta kalmaya çalışan aydınların çelişkilerle dolu İstanbul günleri vardır bir de filmde. Bugün hayatta olmayan Mustafa Irgat ve Zümrüt Pekin gibi isimlerin yanı sıra Mehmet Güreli'nin de küçük bir rolle yer aldığı filmde diyaloglar ünlü yazar ve şair İzzet Yasar'a aittir. Bu arada filmde rol alanların ve çalışanların tamamı Merlyn Solakhan'ın tanıdıklarıdır ve ücret almamışlardır.
Merlyn Solakhan, baştan beri bahsettiğimiz kişinin ta kendisi. Yani Tekerleme'nin yönetmeni… Tekerleme, 1985 yılında tamamlandığında Berlin Film Festivali'nde gösterilir, çeşitli eyaletlerde birkaç kez ‘sinematek'lerde gösterime girer, sinemaseverlerden övgü alır. Fakat hiçbir zaman Türkiye'de gösterilmez. Ta ki bir gün Solakhan'a Türkiye'den bir telefon gelene kadar. Burasını bizzat kendisi anlatsın: “Bir gün Berlin'de ev telefonum çaldı ve bu filmimle ilgili Türkiye'den genç bir sinema araştırmacısı Burak Çevik'in benimle irtibata geçmeye çalıştığını öğrendim, sonra yazıştık, görüştük ve şimdi bir dijital kopyayla filmi gösterime hazırladık.”
Biletleri şimdiden tükendi
Tekerleme çekildikten 30 yıl sonra bu olay yaşanır. Solakhan'a ulaşmaya çalışan kişi Fol Sinema'dan film küratörü Burak Çevik'tir. Kötü bir kaydını bulduğu filmi izlemiş, çok etkilenmiştir. Filmin geç de olsa çekildiği topraklarda gösterilmesini arzu eder. Çevik'in Merlyn Solakhan ve diğer sinemacı tanıdıklarıyla istişareleri netice verir. 18 Şubat'ta başlayacak !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında gösterilecek filmin biletleri şimdiden tükenmiş durumda. Biz de festival öncesinde Merlyn Solakhan ve Burak Çevik'ten kayıp filmin ardındaki bu sıcak hikâyeyi ve filmi konuştuk.
Solakhan, öncelikle Türkiye'den gelen telefon karşısında çok şaşırdığını ve hiç böyle bir şey beklemediğini anlatıyor. Haliyle tepkileri de çok merak ediyor. Burak Çevik gibi genç insanları filmle ilgili meşgul eden şeyin ne olabileceğine dair ise şu tahminde bulunuyor: “Belki estetiği, belki o yaşanılan eski dönemleri daha iyi kavrama arzusu. Buna seviniyorum tabii. Bir de en önemlisi artık Türkiye'de çok canlı ve bağımsız bir sinema var. Kendi deneyimlerimden ne kadarını genç kuşaklara aktarabilirsem ve ben de onlardan ne kadar öğrenebilirsem bu iyi bir kazanım olur, değil mi?”
Aynı zamanda İstanbul belgeseli gibi
Film her ne kadar bir 12 Eylül hikâyesi olsa da izleyiciye o zamanların İstanbul'unu belgesel vari sunan bir yapım aynı zamanda. Vapur, Boğaz Köprüsü, Adalar, sokak satıcıları gibi detaylarla belge işlevi de görüyor.
Solakhan'a göre filmin belgesel karakteri tesadüfi değil bilinçli bir tercih. Bunu biraz da Berlin'de aldığı sinema eğitimiyle ilişkilendiriyor: “Akademide öğrendiğim en önemli şeylerden biri, sinemanın kökeninin, belgeselin hakimiyetinin yoğun olduğu Lumiere'in sinematografisinden geldiğidir.” Ayrıca Solakhan, kendisini bir ‘İstanbullu' olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Ailem, dedelerim hepsi öyle ve hep İstanbul'da yaşadım okumaya gidinceye kadar. 30 yıl boyunca da hiç bağlarım kopmadı, her yıl birkaç kez gelirim. İstanbul ile ilgili sayısız film çekebilirim çünkü cazibesi hâlâ belleğimde.”
Merlyn Solakhan - Burak Çevik
Sırada başka bir kayıp film var
Burak Çevik'in Tekerleme'nin yönetmenine ulaşma hikâyesi ilginç. Aslında filme bir şekilde ulaşan ilk kişi o değil. Mustafa Irgat hakkında bilgilerin bulunduğu bir blogda filmin VHS kopyası yayınlanır ve filmin ulaştığı çok az sayıdaki insandan biri de Çevik'in arkadaşıdır. Çevik, bu filmi mutlaka izlemesi gerektiğini söyleyen arkadaşını dinler ve filmden çok etkilenir. En çok dikkatini çeken şeyi ise şöyle anlatıyor: “Çok sevdiğim yönetmen çift Straub & Huillet'i hatırladım. Onlara göre aslolan metnin kendisidir ve oyuncular neredeyse sadece bir araçtır. O yüzden düz ve mimiksiz oynarlar. Tekerleme'de de benzer bir durum fark ettim ve filmdeki diyaloglardan birinde Straub&Hulliet adı geçince kendi kendime ‘neler oluyor' diye sordum. Ardından araştırmaya başladım. İnternette çok fazla bilgi yoktu. Merlyn ile ilgili yapılan tek haber Onat Kutlar'ın 1986'da Milliyet için yaptığı röportajı bulup okudum vs.” Daha sonra Almanca kaynaklardan arama yapan Çevik, sonunda bir telefon numarasına ulaşır ve genç sinemacı ile Solakhan görüşmeye başlar. Çevik, Solakhan'ın Berlin Film Akademisi'nde okurken hocalarından birinin Straub olduğunu öğrendiğinde taşlar yerine oturur. Böylece filmin çekildiği topraklara dönmesinin yolu açılmış olur.
Neden gösterime giremedi?
Tekerleme, Merlyn Solakhan'ın ve arkadaşlarının yaşamından izler barındıran bir film. Filmde çalışan ve oynayanların tümü arkadaşları ve canlandırdıkları roller kendi yaşamlarına çok yakın ya da benzer kişilikler. Solakhan şöyle anlatıyor: “Arkadaşlarımın ve tanıdığım aydınların çoğu o yıllar yaşamlarını devam ettirebilmek için palazlanmaya başlayan reklam branşına sığınmıştı. Bu uzun zaman böyle devam etti. Tekrar yayınevleri kurulana, kitaplar ve sanat bir değer olmaya başlayıncaya dek.” Peki, film neden bunca yıl ortaya çıkmadı ve Türkiye'de hiç gösterilmedi? Solakhan, bunu Türkiye'de o sıralar Yeşilçam sisteminin çökmesi ve bağımsız bir sinemanın henüz ortaya çıkmamasına bağlıyor: “Örneğin biz 16 mm çalışıyorduk, bunu gösterebilecek sinema projektörleri yoktu. Onat Kutlar'ın kurduğu ve benim de üyesi olduğum sinematek kapatılmıştı. Tekerleme için bir alan yoktu o zamanlar Türkiye'de.”
*bir blog ama acaba hangisi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder