23 Ekim 2010 Cumartesi

Orhan Koçak'tan

Orhan Koçak'ın HAFİFLEMİŞ SONRANIN ŞİİRİ başlıklı yazısından

...İyi ama hep olumsuzluklarla, yaptıklarından çok yapmadıklarıyla betimleyegeldiğimiz bu şiir kendi hazzını nerede ve nasıl üretiyor?
Böyle bir soru, ne kadar sert, haşin ya da “zihinsel” olursa olsun her şiirin bir haz kaynağı da olduğunu, kendinden zevk aldığını varsayar – benim de katıldığım bir varsayım. Zekâ’da bu hazzın duyusal olmadığını, imgelerle ilişkili olmadığını gördük. Çok da temelsiz olmayan bir karşılaştırma yararlı olabilir burada. Mustafa Irgat ve İzzet Yasar’ın şiirlerinde de ironi ana mecaz, ana devinimdir; okurun (ve geleneğin) beklentilerini boşa çıkarmaktan sancılı bir haz alan şiirlerdir bunlar; ama bu haz ikisinde de ses aracılığıyla, işitsel figürasyonlar aracılığıyla devşirilir: İkisinde de öne çıkan kakışım, sesin düpedüz reddedilmesine değil, daha yüksek, çünkü daha çatışık, daha katmanlı bir biçimde yeniden kurulmasına yönelir. 


[kaynak]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder